Tüp Bebek ve Bağışıklık Sistemi
İnsan vücudu hastalıklardan gelen saldırılara karşı kendi doğal savunma sistemine sahiptir. Hamilelik,bebeğin rahme tutunduğu eşsiz bir durumdur. Hamilelik sırasında annenin farklı genetik özelliklere sahip olmasından dolayı bebek bağışıklık sistemi tarafından “ben olmayan” veya “yabancı” olarak tanınır. Annenin bağışıklık sistemi gebeliğin doğuma kadar sürebilmesi için hem bunun farkında olmalı hem de bu istilayı ‘kabul etmeli’dir. Dolayısıyla tüp bebek ve bağışıklık sistemi etkileşimi de sağlıklı bir bebeği kucağımıza almak için çok önemlidir.
Natural killer hücreler adlı bağışıklık hücrelerinin, yabancı maddeleri ve kanser hücrelerini ortadan kaldırdığı bilinmektedir.
Kandaki natural killer hücreler doğal olarak bağışıklık sisteminde hayati bir rol oynayan hücrelerdir. Bunlar, kan dolaşımına girmeden önce kemik iliği, dalak ve vücudun diğer bölgelerinde üretilen lenfositlerdir (beyaz kan hücreleri). Bu hücrelerin amacı, vücuda ait olmayan hücreleri tanımak ve hedeflemektir; Tümörler, virüsler, bakteriler.
Natural killer hücreler gebelikte önemli bir rol oynar ve rahmin içindeki bağışıklık hücrelerinin % 90’ını oluşturur. Doğurganlık problemi olan, tekrarlayan düşük veya tekrarlayan IVF başarısızlığı yaşayan kadınlar Natural killer hücrelerle ilgili bir sorun yaşayabilir. Annenin vücudunda ve rahminde yüksek Natural killer hücreler aktivitesi varsa bu durum bebeğin rahme tutunmasını etkiler ve bu istilanın gerçekleşmesine izin vermediği için tutunmayı zorlaştırır ve nihayetinde düşüğe neden olur. Natural killer hücreler düşük ve infertiliteye yol açar. Bu sorunun önlenmesi ve tedavisi de doğurganlığın artmasını sağlar. Yüksek Natural killer hücreleri için tedavi sunan klinikler çoğunlukla bu hizmeti IVF ve diğer yardımcı üreme teknolojileri ile birlikte sunmaktadır.
IVF’te bağışıklığa bağlı sorunun en yaygın nedenlerinden biri bebeğin rahime tutunamamasıdır. Bu durumda başarılı implantasyona zarar veren anne adayının bağışıklık sistemindeki anormalliklerdir.
Naturall killer hücrelerinin seviyeleri, örneğin kanser veya otoimmün bir hastalığa maruz kalmış bir kimseyle aynı değildir. Natural killer hücreleri yüksek olan kadınlar embriyoya saldıran ve implantasyonu önleyen çok fazla bağışıklık faktörü üretir.
Saldırgan Natural Killer aktivitesi yüksekse embriyo tutunamaz, erken gebelikler düşükle sonuçlanabilir ve daha sonra annenin veya bebeğin komplikasyonları oluşabilir. Özel testlerle bu sorunların ortaya çıkma riski olan çiftleri belirleyebilir. Annedeki uygun bağışıklık tepkisini (immüno modülasyon) uyaran tedavi başarılı bir hamilelik ve doğuma ulaşma şansını artırabilir.
Nasıl test edilir?
İki tür Natural killer hücre vardır.
1.Kanda Natural Killer Hücreler (periferik Natural Killer Hücreler).
- Natural Killer Hücreler rahmin zarında bulunur ve bunlara uterus Natural Killer hücreleri denir. Bu, rahmin zarından bir numune alarak ve analiz için bir patoloji laboratuvarına gönderilerek tespit edilebilir.
NATURAL KİLLER teşhis panelinde periferik kandaki naturel killer hücrelerinin sayısı, rahimden alınan biyopside rahimdeki NATURAL KİLLER hücreleri ölçülür.
Genellikle Natural Killer hücrelerinin ölçümleri, bir venöz kan örneği yoluyla periferik dolaşımdaki kan hücrelerinin sayımlarından alınır. Eğer biyopsi yapılarak rahim zarı üzerine testler yapılırsa, test için standartlaştırılmış bir yöntem yoktur. Natural killer hücre sayıları adet döngüsündeki zamana ve test edilen epitelyum tabakasına bağlı olarak değişir. Çalışmalar, normal sağlıklı kadınlardaki periferik kandaki hücrelerin yüzdesi % 12’nin üzerindeki bir oranın ‘yükselmiş’ olduğunu gösterir ve bu durum takip ve tedaviyi gerektirir.
Bunun yanında, infertilite, tekrarlayan düşük ve başarısız IVF’lerde hayati bir rol oynayan NATURAL KİLLER hücrelerinin biyolojik göstergeleri TH1 TH2 paneli ile ölçülebilmektedir. Bu durum biyolojik göstergeleri normal aralık dışında olan her anne adayında bebeğin tutunmasını olumsuz etkiler.
Tedavi seçenekleri
1950’lerden beri Natural Killer hücrelerinin gebelikte rol oynayabileceği bilinmektedir. 60’lı yıllarda endometriumdaki Natural Killer hücrelerine benzer özelliklere sahip hücrelerin, özellikle anne ve bebek arasındaki zarda bulunduğu keşfedilmiştir. Bu hücreler embriyoyu yabancı olarak algılar ve düşük riski ile sonuçlanabilen şiddetli bir saldırı başlar. Bu aşamada klinisyenler sıklıkla steroid tedavileri, intralipidler veya intravenöz immünoglobülin uygulanmasını önerirler. Tekrarlayan düşük veya IVF başarısızlığı olan, yüksek NATURAL KİLLER aktivitesi olan kadınlar tedavi edilmelidir. Önerilen tedaviler, steroid gibi immünosupresif ilaçları içerir. Her bir vaka ayrı ayrı gözden geçirilmeli ve riskler ve yan etkiler de dahil olmak üzere uygun tedavi planı hazırlanmalıdır. Olası tedaviler, steroidler, ve Intralipid intravenöz infüzyonu içerir. Damar içi immünoglobülin soya alerjisi olan kadınlarda kullanılabilir. Bazı ilaçlara potansiyel olarak ciddi advers reaksiyonlar vardır. Sıkı gözetim altında yapılan tedaviye özen gösterilmelidir. Bu tedaviler için çiftlerden onay alınması gereklidir.
Steroidlerle uzun süreli tedaviden kaynaklanan başlıca komplikasyonlar, sıvı ve elektrolit bozuklukları, hiperglisemi (yüksek kan şekeri seviyeleri), glikozüri (idrarda anormal glikoz miktarları), enfeksiyona duyarlılık artışı, peptik ülser, osteoporoz, davranış bozukluğu, örn. Sinirlilik, uykusuzluk, ruh halindeki değişiklikler, katarakt ve stri (cilt esneme izleri). Steroidlerin kesilmesiyle şikayetler normale döner. Doğru tedavi planı ile yan etkiler önlenebilir. örn: Beslenme, yaşam biçimi ve bazı tıbbi destekler. Potasyum takviyesi beslenmede tuz kısıtlaması ve düzenli kan basıncı kontrolü önerilir. Bununla birlikte, tedavide ılımlı dozlar kullanılır. Plasenta (bebeğin eşi) ilacı fetusa (bebeğe) geçirmez.
İntravenöz İntralipid İnfüzyon Tedavisi
Intralipid soya fasulyesi yağı, yumurta fosfolipidleri ve gliserin emülsiyonudur. Hem hayvan hem insan araştırmalarından elde edilen veriler, İntravenöz İntralipid uygulamasının embriyo implantasyonunu artırabileceğini göstermektedir. Intralipid bağışıklık sistemini uyararak gebelik kaybına yol açabilecek “tehlike sinyallerini” azaltır. Ayrıca, son kanıtlar Intralipid’in Natural Killer sitotoksisitesini azaltarak implantasyonu arttırdığı ve hamileliğin devam etmesi için yeterli bir süre sağladığını doğrulamıştır. İntralipid tedavisinin uygulandığı klinik çalışmalar, artmış NATURAL KİLLER aktivitesi ve TH1 / TH2 anormallikleri olan kadınlarda tekrarlayan embriyo implantasyon başarısızlığında ve tekrarlayan düşüklerde gebelik ve canlı doğum oranlarının iyileştiğini göstermiştir.
IVIg, Intralipidi karşılaştıran çalışmalar, hepsinin NATURAL KİLLER hücre sitotoksisitesini eşit etkililikle bastırdığını doğrulamıştır. Bununla birlikte, Intralipid kan ürünü olmadığı ivig e göre avantaja sahiptir.
İşlemin Niteliği ve Süresi
Tedavi intravenöz olarak verilir ve dozaj ve infüzyon protokolleri laboratuvar testleri ve klinik yanıtlara dayanarak belirlenir. Tedavi genellikle gebelik elde etmeye çalışırken ve gebelik sırasında yapılır. İşlem en az iki saat sürer. Aralıklarla test sonuçlarına göre doğuma kadar tedavi süreci takip edilir. Yumurtalara veya soya fasulyesi yağı alerjisi olan hastaların bunu belirtmesi gerekir.
Yan etkiler nadirdir ve ateş ve titreme, bulantı, kusma (% 1’den az) görülür. Diğer olumsuz etkiler son derece seyrektir, 1 milyondan 1 infüzyonda ortaya çıkar. Aşırı duyarlılık reaksiyonları (anafilaksi, cilt döküntüsü ve ürtiker), solunum semptomları (hızlı nefes alma) dolaşım etkileri (yüksek veya düşük tansiyon), karın ağrısı, baş ağrısı ve yorgunluk. Intralipid tedavisinin güvenlik profili son derece iyi kabul edilir.
Doğuma kadarki süreçte Preeklampsi (PE) klasik olarak bir Th1 / Th2 dengesizliği olarak tanımlanmıştır. Gebelikte tansiyon yüksekliği, ödem, idrarda protein fazlalığının gebelik boyunca bağışıklık testleriyle kontrol edilerek doğuma kadar bağışıklık tedavisi test sonuçlarıyla değerlendirilerek belirli aralıklarla devam etmelidir.
Tüp bebek ve bağışıklık sistemi ilişkisi özellikle son yıllarda üzerinde durulan bir konudur. Hangi hastalarda bu durumun başarısızlığa ya da düşüğe yola açtığının araştırma testleri ve tedavi şekli konusunda henüz fikir birliği ve kesinleşmiş kanıtlar olmasa da ‘zor’ çiftlerin bir kısmı bu tedaviler sonucunda bebek sahibi olabilmektedir.
Tüm anne adaylarının sağlıkla bebeklerini kucağına alması dileğiyle.
Uzm. Dr. Murat Berksoy tarafından hazırlanmıştır.